Kızıma Mektup

 


 KIZIMA MEKTUP


Derin’im bugün senin doğumgünün. Bugün itibariyle 10 yaşını doldurdun. Artık bütün yaşıtların gibi bir an evvel büyümek için can attığın yaşlara geldin. Bütün yaşıtların gibi büyüdüğünde şu anda dünyayı ve olup bitenleri bir masal tadında anlamlandırmanı sağlayan masumiyet perdesi aralanacak ve büyümenin o kadar da matah bir şey olmadığını anlayacaksın. Umarım büyüdüğünde önemli hedefleri olan “büyük” insanların; seni çocukluğunun masalsı ortamında tüm masumiyetinle kurduğun bütün hayatının tek gerçekliği olan hayallerinden vazgeçirmesine izin vermezsin.

Derin’im bugün senin doğumgünün ve ben bu mektubu sana bitmeyen antrenmanlarım, işim, sınavlarım ve daha birçok aktivitem arasında bir yerlerde yazmaya çalışıyorum. Sanıyorum sınavlardan sınavlara, yarışlardan yarışlara, yollardan yollara sürekli bir koşturmaca içinde olan bir babanın kızı olmak biraz zorlayıcı. Büyüdüğünde bu mektubu okurken bütün bu çabaların ne anlama geldiğini anlayacağını düşünüyorum. Sıkıntılı bir çocukluk çağı geçiren bütün ebeveynler gibi iyi bir ebeveyn olmaya çalışıp bunu çok da gerçekleştiremediğimin farkındayım. En azından bunun farkında olmamdan ve iyisiyle kötüsüyle hayatın önüme çıkardığı bütün her şeyi olgunlukla kabullenmeye başladığım yaşlara yaklaşırken, kendimi sürekli eğiterek daha iyi bir baba olmak için çabalamamdan dolayı umarım kanaat notu kullanarak beni mutlulukla anarsın.

Derin’im güzel kızım. Her şeyden mutlu olmayı bilen güzel gözleri babasına çekmiş kızım. Hayat karşına “tamam artık ben oldum, daha da şaşıracak bir şey kalmadı, bu hayatta her şey olabilir” dediğin anlarda bile öyle şaşırtıcı olaylar, insanlar ve şeyler çıkaracak ki umarım tüm bunlardan hayatta hiçbir zaman sürekli bir mutluluk veya üzüntü halinin olmayacağını ve hayatın iyinin ve kötünün, karanlığın ve aydınlığın ötesinde bir anlama sahip olduğunu anlar; iyinin içindeki kötüyü, kötünün içindeki iyiyi görür, yaşamın bunların arasındaki sürekli bir diyalektik bir döngüden oluştuğunu, biz insanların hiçbir zaman tamamen karşılanamayacak sınırsız arzulara sahip varlıklar olduğumuzu baban gibi geç değil çok daha erken bir zamanda keşfedersin.

Derin’im masum kızım. Bugün senin doğumgünün kutlu olsun. Hayatın annen ile babanın aşkı gibi bir aşkla kutsansın. Umarım annenle ben sana, annenle babanın hikayesine benzer hikayeler aramak için can atacağın bir aşkı hissettiriyoruzdur ama yine de herkesin hikayesinin biricik olduğunu aklından çıkarma ve geçmişe çok da takılı kalmayarak kendi hikayeni yaz kızım. Ve dünyadaki bütün canlıların da tıpkı senin gibi biricik olduğunu unutmayarak onların hikayelerine saygı duy ve onların kendi hikayelerini yazmalarına ve doya doya yaşamalarına hizmet et. Yaşamın belki de sadece yaşamak olduğunu ve yaşam denen mucizeye sahip olan herkesle ortak özgeci bir yaşamın ve Spinoza’nın deyimiyle “anlamaktan doğan sevinç”in yaşamın amacı olduğunu sakın unutma.

Derin’im. Sadece “babacım” diyerek benim için bütün hayatın anlamını tek bir kavrama, aile kavramına sığdırabilecek bir güce ve mucizeye sahipsin. Ne mutlu sana. Güzel kızım büyüdüğünde umarım babanın hikayesinin “The Pursuit Of Happyness” filminde anlatılan Chris Gardner’ın hikayesiyle nerelerde benzeştiğini ve neden bu kadar çabaladığımı daha iyi anlarsın. Ve Chris Gardner’ın dediği gibi “çocukluğum kaderim olsaydı, bugün karısını döven, çocukları taciz eden alkolik bir herif olurdum, ben ise annemin (karım da olabilir -V-) sesini dinledim. Karanlığa değil ışığa doğru yürüdüm”, dediğimi ve bundan dolayı sana iyi bir çocukluk yaşatmak için ödediğim bedelleri daha adil bir şekilde yargılarsın.

Umarım sana verilen yaşam denen mucizenin hakkını sonuna kadar verirsin güzel kızım. Sevgilerimle… Seni koşulsuz, şartsız seven ve daima sevecek olan baban.

08-08-2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstanbul Triatlonu

İnsan Neden Koşar?