İstanbul Triatlonu

 İstanbul Triatlonu

Bir amatör spor organizasyonu insanın duygularını, düşüncelerini ve hayata bakışını ne kadar etkileyebilir? Geçtiğimiz günlerde İstanbul Boğazı’nda yapılan İstanbul Triatlonu bu soruya verilecek en güçlü yanıtlardan biriydi. Yarışmacılar ikinci köprünün altından yüzerek bir kez, üstünden bisikletle dört kez, koşarak ise altı kez geçtiler.


Birçok yarışmacı bu deneyimi Fransızcadan dilimize geçmiş “görüntüsel, düşsel, hayali” anlamına gelen fantastik kelimesiyle tanımladı. İstanbul Boğazı’nın coğrafi, tarihi ve masalsı durumu düşünüldüğünde bu tanım fazlasıyla yerinde.


Martılarla birlikte süzülen ve bir söylenceye göre Boğaziçi’nde yaşamış Megaralıların, Cenevizlilerin, Romalıların, Osmanlıların ruhlarını taşıyan yelkovan kuşları… Bizans’tan bu yana batan gemilerin derinlerde kalan eşyaları, hazineleri… 1991’de çarpışan iki gemiyle Boğaz’ın karanlık sularına gömülen yirmi iki bin koyun… Struma faciasında hayatını kaybeden masum bedenler… Bir ay boyunca aralıksız yanarak çevre faciasına neden olan Independenta… Sisli sabahlarda vapurlarla karşı kıyıya geçerken taşınan umutlar, kaygılar, hayaller… Bütün bunlar düşünüldüğünde İstanbul Boğazı’nda bir triatlon koşmanın, özellikle de o sularda yüzmenin gerçekten “fantastik” bir deneyim olduğu daha iyi anlaşılıyor.


Benim içinse bu yarış sadece Boğaz’ın masalsı atmosferiyle sınırlı kalmadı. Çocukluğum İstanbul’da geçti. Sürreyya Plajı’nda, Kilyos’ta, Florya’da, Büyükçekmece’de denize girdim. İlk kulaçlarımı, bugün Çırağan Oteli’nin bulunduğu yerdeki Şeref Havuzu’nda attım. Boğaz’da yüzmek, bir triatlonun parçası olmak, bu yüzden hayatımda çok özel bir anlam taşıdı. Yarış boyu fotoğraflara yansıyan gülüşlerim bundandı. Ama asıl motivasyonum bambaşkaydı.


Hayatımıza dokunan her şarkı, roman, sanat eseri bir yaşanmışlıktan doğar. Teoman’ın Çoban Yıldızı şarkısını ilk dinlediğimde öyle derin bir şey hissetmemiştim. Ta ki Eskişehir’de yüksek lisans yaparken tanıştığım M’ye kadar. Lisansı birincilikle bitirmişti. 24 yaşında olmasına rağmen benden çok daha olgun görünüyordu. Bana akademide her şeyden çok destek olmuştu. Tanıdıkça “gerçek olamayacak kadar iyi bir çocuk” demiştim içimden. Tez döneminde ayrı şehirlerde olduğumuz için iletişimimiz azalsa da her sıkıştığımda bana “Abi sen yaparsın” diyordu. Sonra ulaşılmaz oldu. Çok önemsemedim. Covid günleriydi, herkes kendi içine kapanmıştı. Bir gün sınıftan bir arkadaş mesaj attı: “M’yi kaybettik.”


Meğer çocukken lenfoma geçirmiş. Hastalık tekrar etmiş, hızla ilerlemiş. Ben bilmiyordum. İçimde tarifsiz bir boşluk kaldı.


20 yaşımda Tunceli’de askerlik yaparken çok yakınımda iki çocuğu kaybetmiştim. O günden beri bütün mutluluklarımın üzerinde ince bir gölge vardı. Hayatı hafife almamdan yakınan çok oldu ama bunu bir türlü açıklayamıyordum. Yıllar sonra Alejandro Amenábar’ın Mar Adentro filmindeki şu replik bana tercüman oldu:

“Kaçıp gidemiyorsan ve kesin bir biçimde başkalarına bağımlıysan gülerek ağlamayı öğreniyorsun.”

Bir gün çeşitli mutsuzluklarımdan bahsettiğim bir e-postama nir arkadaşım (!) “a N” cevap olarak yüzüne profesyonel iş yaşamının duygusuz gülümsemelerinden birisini iliştirmişcesine “o kadar da zor değil mutlu olmak, inan bana” diye cevap vermişti. 

Bütün yarışmacıların fantastik olarak değerlendirdiği ve deneyimlediği İstanbul Triatlonunu ben biraz daha farklı duygularla koştum. İstanbul Boğazının masalsı sularında kulaç atarken kendi masallarımı düşündüm. Kulaklarımda sürekli olarak aynı şarkının sözleri yankılandı.

“Yüzme bilmeden daha, deniz görmeden

Hiç güneşte yanmadan

Şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan

Aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan

Hiç sevişmeden daha

Şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden

Çoban yıldızı”

M ve diğerleri yüzme bilmeden, deniz görmeden yaşamasın diye, sonsuz acılarla dolu kısacık insan hayatında küsüp kenara çekilip şikayet ederek üretmeden, yaratmadan, insanların hayatlarına dokunmadan kendilerine odaklanarak yaşamak yerine değer üreten, çabalayan, böylesi güzel organizasyonlar düzenleyen herkese selam olsun. Evet “a N” mutlu olmak hiç de zor değil inanıyorum sana…

Yorumlar

Yorum Gönder