Bisiklet Hırsızları


İtalyan yönetmen Vittorio De Sica’nın 1948 yapımı “Ladri Di Biciclette” Bisiklet Hırsızları filmi İtalyan Yeni Gerçeklik Akımının ilk örneklerinden birisidir. Filmde çalışabilmek için  bisiklete ihtiyacı olan küçük bir erkek çocuğuna sahip bir babanın; her şeyini satarak alabildiği bisikletinin hırsızlar tarafından çalındıktan sonra yaşadıkları anlatılır. Bisiklet Hırsızları filminde bisiklet, kahramanımız Antonio Ricci için çocuğuyla birlikte geçinebilmesi için gerekli bir araçken, benim için çok farklı anlamlar ifade etmekte. 

İlk bisikletime on üç yaşımda sahip oldum.  Söz konusu bir bisiklet olduğunda o mu bana sahip oluyor ben mi ona çok emin olmasam da çok mutlu olduğumu hatırlıyorum. Hani böyle her yıl bahar geldiğinde ağaçların çiçeklenmesi, polenlerin havada uçuşmasından mı yoksa doğayla birlikte bedeninizin yeniden doğmaya başlamasından mı tam olarak bilmediğiniz bir sebepten içiniz kıpır kıpır olur ya işte öyle bir mutluluk… O yaz yerel bir gazetede ofis elemanı olarak çalıştım. Hem iş için hem de iş dışında sürekli bisikletime binebiliyordum. O kadar mutluydum ki Eskişehir’in kışında bile bisiklete binmeye devam ettim. Her mutluluk gibi bu mutluluk da sonluydu tabi ki. Bir kasım günü Abim staj yaptığı iş yerine gitmek için bisikletimi aldı ve sonra bisikletimin çalındığını söyledi. Çok üzülsem de yapabileceğim bir şey yoktu. Bir sonraki yıl okullar kapanınca bisikletimin çalınmadığını bunun kışın bisiklete binip hasta olmamam ve derslerimden geri kalmamam için Annem ve Abim tarafından planlandığını öğrendim. Bisikletimi bir haziran günü saklandığı yerden, bir tanıdığımızın kömürlüğünden aldığımda ilk günkü kadar mutluydum. Kaldığım yerden devam ettim. İlk bisikletimle o kadar çok yol yaptım ve “bir tur binebilir miyim” mağduriyetimi bisikleti olmayan diğer arkadaşlarım yaşamasın diye bisikletimi o kadar çok paylaştım ki sekiz aylık ayrılık süresi dahil iki buçuk yıl sonunda ilk bisikletim tamamen kullanılamaz hale geldi.

Bence insan ilk aşk gibi ilk bisikletini de unutamaz. Nasıl ki ilk aşkımızda, o zaman diliminde seyredilen filmler, okunan kitaplar, gidilen mekanlar, hissettiğimiz muhteşem duygular yani kısacası yaşanılan deneyimlerin hepsi tek bir insan aracılığıyla somutlaşıyorsa; ilk bisiklette de insan çocukluğuna yani masumiyet çağına ait mutlu anıları ve yaşantıları somutlaştırır. Hatta çoğu insan ilk aşkının hangisi olduğuna çok emin olamayabilir ama ilk bisikletinden emin olduğu için bisiklet tıpkı ilk aşktır yerine ilk aşk tıpkı ilk bisiklet gibidir denilebilir. 

        İlk bisikletimle ilgili bu kadar yoğun duygulara sahip birisi olarak kırk yaşımdan sonra içinde bisiklet olan Triatlon sporuna merak sarmam aslında çok da şaşırtıcı değil. Triatlona başladıktan sonra Ironman yapabilmek için aldığım son bisikletim de tıpkı ilk bisikletim gibi kıymetli. Bundan dolayı BMX modeli ilk bisikletime binerken hissettiklerimin belki de fazlasını Time Trial model bisikletime binerken hissediyorum. Her yeni bisiklette o bisikletin acemisi olursunuz ancak son bisikletim profil jantları ve kadro yapısından dolayı bana bisiklet sürmeyi hiç bilmiyormuşum duygusu yaşattı. Belki de bu kadar mutlu olmamın sebebi budur. Yeniden yeniden öğrenmek, öğrendikçe yeniden yeniden aşık olmak.

      Çocukken çok iyi bir araç sürücüsü olan Babama “Tır kullanmak zor mu?” diye sorduğumda “Bisiklet kullanmak gibi” demişti. Son bisikletimle birlikte bu cevap yepyeni anlamlar kazandı benim için. Yaşamın mucizesi de burada saklı sanırım. Her yeni bilgiyle, her yeni bakış açısıyla, her yeni tecrübeyle ve her yeni deneyimle değişen anlamlar, düşünceler, duygular… Bisiklet Hırsızları filmiyle dünya sinema tarihine yeni bir akım kazandıran İtalyan yönetmen Vittorio De Sica’yla doğum günümüz aynı, 7 Temmuz. O, filminde oyuncu olmayan oyuncularla gerçek dünyanın zorluğunu anlatır, bisikleti bir geçim aracı olarak tasvir ederken, ben çocukluk oyuncağım bisikletle gerçek dünyayı yadsımaya çalışıyor ve gerçek dünyaya ancak böyle katlanabiliyorum. Tıpkı bir heykeltıraşın kendisini heykelleriyle var ederken bir yazarın kendisini romanlarıyla var etmesi gibi….

Yorumlar

  1. Bir solukta okuduğum bir metindi. Kalemine sağlık. Bisikletli bir yaşam hep özgürlüğü çağrıştırmıştır bana ! Yeni yazılarını dört gözle bekliyoru(z)m.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstanbul Triatlonu

Kızıma Mektup

İnsan Neden Koşar?