Kızıma Mektup

 


Derin’im, güzel kızım…

Bugün senin doğum günün. Artık 10 yaşındasın. Yaşıtların gibi bir an evvel büyümek istediğin yıllara geldin. Ama şunu bil ki büyüdüğünde, bugün dünyayı bir masal tadında anlamlandırmanı sağlayan o masumiyet perdesi yavaş yavaş aralanacak. Ve göreceksin ki büyümek aslında o kadar da matah bir şey değilmiş. Yine de umarım büyüdüğünde “büyük” insanların büyük hedeflerinin, seni çocukluğunun masalsı hayallerinden vazgeçirmesine izin vermezsin.


Bugün senin doğum günün ve ben bu mektubu, bitmeyen antrenmanlarımın, işimin, sınavlarımın arasında yazıyorum. Sürekli bir koşturmaca içinde olan bir babanın kızı olmak kolay değil, biliyorum. Ama emin ol büyüdüğünde bu çabanın ne anlama geldiğini anlayacaksın. Çocukluğum pek kolay değildi, belki bu yüzden iyi bir baba olmayı öğrenmem daha zor oldu. Ama kendimi sürekli eğiterek, daha iyi bir insan ve daha iyi bir baba olmak için uğraştım. Bunu değerlendirirken, umarım bana biraz kanaat notu da verirsin.


Derin’im, gülen gözleri babasına çekmiş kızım…

Hayat karşına öyle zamanlar çıkaracak ki “tamam, artık şaşıracak bir şey kalmadı” diyeceksin. Ama inan bana, her defasında seni şaşırtacak yeni olaylar, insanlar, tesadüfler olacak. Umarım bu anlarda hayatın ne sürekli mutluluk, ne de sürekli üzüntü üzerine kurulu olmadığını anlayabilirsin. Hayat iyilik ve kötülük, karanlık ve aydınlık arasında akan bir döngü. Ve biz insanlar, hiçbir zaman tamamen karşılanamayacak arzulara sahip varlıklarız. Bunu baban gibi geç değil, çok daha erken fark etmeni dilerim.


Derin’im, masum kızım…

Bugün doğum günün kutlu olsun. Hayatın, annen ile babanın aşkı gibi bir aşkla kutsansın. Belki biz sana, bizim hikâyemize benzer bir aşkı aratıyoruzdur. Ama unutma, herkesin hikâyesi biriciktir. Sen de kendi hikâyeni yaz kızım. Ve dünyadaki tüm canlıların da senin gibi biricik olduğunu hiç unutma. Onların da kendi hikâyelerini yaşamalarına saygı duy. Çünkü yaşam, belki de sadece “yaşamak”tır. Spinoza’nın dediği gibi, yaşamın amacı “anlamaktan doğan sevinç”tir.


Derin’im…

Bazen sadece “babacım” demen, benim için bütün hayatı anlamlı kılmaya yetiyor. Umarım büyüdüğünde, babanın hikâyesinin The Pursuit of Happyness filmindeki Chris Gardner’ın hikâyesine neden benzediğini daha iyi anlarsın. Gardner’ın dediği gibi: “Çocukluğum kaderim olsaydı, bugün bambaşka bir adam olurdum. Ama ben karanlığa değil ışığa yürüdüm.” Ben de ışığı seçtim. Senin daha iyi bir çocukluk yaşaman için ödediğim bedelleri bir gün daha adil bir gözle değerlendireceğini biliyorum.


Umarım sana verilen bu mucizeyi, yaşamı, sonuna kadar hakkıyla yaşarsın güzel kızım.


Sevgilerimle,

Seni koşulsuz, şartsız seven ve daima sevecek olan baban.

08-08-2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstanbul Triatlonu

Ironman Frankfurt